İzlanda’ya geldiğimizden beri nihayet güneşli bir havaya uyandık bu sabah. Kahvaltı ettikten sonra Laufskalavarda diye geçen lav tarlalarına doğru yola çıktık. Güneşli havada izlemesi ayrı bir keyif veren bu tarlalar boylu boyunca üst üste dizilmiş taşlarla kaplıydı. Bu taş dizme işi vaktiyle devlet tarafından başlatılmış. Hatta taş bittikten sonra turistlerin de dizmeye devam edebilmeleri için ilave taş getirilmiş. Şans getirdiği söylenen bu zanaate bizden Doruk girişti. Taşlarımızı dizip birkaç fotoğraf çekindikten sonra arabaya atlayıp Skaftafell Milli Parkı’na (ki artık Vatnajökull Milli Parkı’nın bir parçası sayılmaktaymış) doğru yola koyulduk. Skaftafell yolunda kaçırılmaması gerekilen duraklardan biri de Fjaðrárgljúfur Kanyonu’ydu.
Fjaðrárgljúfur kanyonu
Kanyona giden yola saptığımızda karşımıza bir uyarı tabelası çıktı. Yolun belli kısımlarının F road yani yalnızca 4×4 araçlarla girilebilen türden olduğunu söylüyordu. Aslında hem benzinlikte konuştuğumuz insanlar hem tabeladaki bilgiler kanyon tarafına küçük araçlarla gitmekte sorun olmadığını, F road’un Laki’ye gidecekler için bir sorun teşkil ettiğini belirtiyordu. Fakat biz yine de pimpirikli davrandık, kiralık arabayı riske atmak istemeyip kenara park ettik ve kanyona gitmek için otostopa giriştik. 10 dakika falan sonra Kaliforniyalı iki kadın bizi arabalarına aldı ve böylece çabucak kanyonun girişine vardık. Park yerinden kanyonun sonuna ulaşmak maksimum yarım saatlik bir yürüyüş demekti. Ayrıca eğer hava güneşliyse yürüyüş boyunca solunuzda kanyonu sağınızda ise windows xp masaüstünü görebiliyordunuz.
Kanyonun sonunda ise İzlanda’da hiç görmeye alışık olmadığımız bir şey, bir şelale vardı!! Az enerji harcayarak tamamladığımız bir yürüyüşte sunduğu manzaralarla Fjadrargljufur oldukça keyifli bir deneyim oldu. Kanyonun sonu şelaleye çıkınca geldiğimiz yönden geri dönen bizi inişteki otostop girişimimizde yine aynı Kaliforniyalı ablalar aldı. Arabayı bıraktığımız yere gelince onlarla vedalaşıp ana yola geri döndük. Onlarsa sadece 4×4 araçların girebildiği Laki’ye devam edeceklerdi. Yine de, Laki’de geçirdikleri vakte rağmen Skaftafell’e bizden önce varacak, Svartifoss yolunda biz çıkıyorken onlar döneceklerdi. Jökulsarlon’da üçüncü kez karşılaştığımızdaysa, göl üstünde turlamak için bindikleri tekne tekerlekler üstünde harekete geçerken geride sıra bekleyen bizlere el sallayacaklardı.
Dverghamrar
Cüce kayalar anlamına gelen bu yer de Skaftafell yolundaki bir diğer görülmeye değer noktaydı. Ülkede en az şelale kadar bol bulunan bazalt sütunlar burada üzerine tırmanmamıza ya da iki tarafımıza sütunları arkamızaysa şelaleyi almak suretiyle güzel kareler yakalamamıza izin verecek şekilde biçimlenmişti. Biz de doğanın bu güzelliğinden elimizden geldiğince yararlandık.
Dverghamrar’dan sonra nihayet tam gaz Skaftafell’e devam ediyorduk ki bu defa da yolun sol tarafında çitlere epey yakın duran İzlanda atlarını, sağ tarafında ise duraklamaya elverişli küçük cebi görünce bir kez daha indik arabadan. At sevip birlikte objektife poz verdiğimiz bu sıralarda bir Türk ailenin konuşmalarını duyduk. Yaşlı ve orta yaşlı üyelerden oluşan bu aile de bizim gibi araba kiralayarak İzlanda’yı gezmekteymiş ve bizim gibi at sevmek için durmuşlar orada. Türk milleti hakikaten ata önem veriyormuş demek ki diye geçirdim içimden. Neyse ricaları üzerine birkaç fotoğraf da onlarla çekindikten sonra arabamıza döndük.
Skaftafell ve Svartifoss
Skaftafell’de uzunlu kısalı farklı zorlukta yürüyüş rotaları, glacier walking, ice cave tours gibi pek çok outdoor aktivite imkanı vardı. Para ve zamanı olanlara bir hafta dolusu güzellik sunabilecek bu parkta çok durmadık maalesef. Gün bitmeden yine Vatnajökull milli parkının içinde olan Jökulsarlon’a varmayı planladığımızdan tercihimizi iki saatlik Svartifoss rotasından yana kullandık. Ayrıca Skaftafell’in girişindeki turist ofisine Jökulsarlon tekne turu biletlerini sormayı da ihmal etmedim. Aldığımız cevap nerdeyse ağlamama sebep olacaktı. Biletlere internetten bakabileceğimizi ve bugün için tüm turların dolu olduğunu söylediler. Moralim bozulsa da Doruk ve Beste’ye hiçbir blogda böyle bir durum yaşayan kimseye denk gelmediğimden bahsettim. Biz gene de Svartifoss’u hızlıca aradan çıkaralım ve Jökulsarlon’a gidip şansımızı deneyelim dedik. Svartifoss’un etrafında şelaleyi farklı açılardan görebileceğiniz yürüyüş yolları vardı. Biz geldiğimiz tarafta kaldık ve köprüden karşıya geçmeden altından izledik Svartifoss’u. O da bazalt sütunlardan yapılmış bir tahtta oturan ve eğilmeye tenezzül etmeyen bir Tanrıça gibi tepeden izledi bizi. Tabi hızlıca aradan çıkaralım dediysek tadını çıkarmadık da değil. Beste ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını serinletmekten geri kalmadı mesela.
Jökulsarlon
Jökulsarlon, Vatnajökull Milli Parkı’nın içinde yer alan bir buzul gölü ve sanırım söylememe gerek yok, rotada beni en çok heyecanlandıran yerlerdendi. Daha yolun sol tarafta kalan buzulları görmeye başladığımızda bile gözlerime inanamamışken park yerine vardığımızdaki hayranlığımı anlatamam. Aklıma hiyerogliflerle kazımak isteyeceğim kadar büyüleyici bir manzara vardı karşımda. Arabadan iner inmez koşarak bilet gişesine gittik ve online biletimizin olmadığını söyleyip tura şu an bilet alıp alamayacağımızı sorduk. Gişedeki kadın en yakın üçüncü sefer olan 17:20 turuna katılabileceğimizi söyledi. Yani evet, yer vardı. 17:20de ve ondan sonra 19:00a kadar süren tüm seferlerde yer vardı. O yüzden uyarıyorum, katiyen bu konuda web sitesini veya Skaftafell’in girişindeki turist ofisini dinlemeyin. Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra 5500 ISK ödediğimiz buzul gölü turumuza başladık. Buzulların arasında tekneyle dolaştık, buzuldan kopan buz parçalarından yedik. Yargılamayınız efendim, zaten dünyanın en büyük tatlı su kaynağı %68 gibi bir oranla buzullardır. Yiyiniz, içiniz, seviniz.
Tekne turundan sonraysa rüya gibi bir zaman geçirmiş olmanın mutluluğuyla, etrafı seyrederek buzul gölünün okyanusla birleştiği yere yürüdük. Burası tam da daha harika ne görebilirim ki dedikten sonra yanıldığımı anladığım yerdi. Gerçi İzlanda zaten daha harika ne görebilirim dediğim her seferinde yanıldığım bir yerdi. Diamond Beach ya da Jökulsarlon ice beach olarak bilinen bu plaj, Reynisfjara’dan alışık olduğumuz siyah kumların üstüne boylu boyunca yayılmış olan irili ufaklı buz parçalarıyla adeta masallardan fırlamıştı. Kuma taşlarla yazı yazarak ve fotoğraf çekinerek en az 40 dakika harcamışızdır burada. Ve nihayet tadı damağımızda kalan bir öğleden sonranın ardından Jökulsarlon’dan ayrıldık.
Burada not düşmek isterim ki Skaftafell’in girişinde karşılaştığımız yanlış bilgilendirme bize bir buzul gezisine mal oldu. Jökulsarlon’a varmadan yolumuzun üstünde olan ve Beyond the Wall sahnelerinin de çekildiği Svinafellsjökull’u, Jökulsarlon’da 7ye kadar bile tekneye binebileceğimizi bilmediğimizden acele ederek atlamış bulunduk. Sonrasında da 1 saatlik yolu geri dönmek için fazla üşengeçtik. Artık önümüzdeki buzullara bakıcaz!
Gece yatacak bir yer bulup kurulmadan önce Höfn’de benzinliğe uğrayıp depoyu doldurduk, akşam yemeğimiz olan ton balıklarımızı yedik ve kameramın bataryasını şarja taktım. Gezinin ilk gününden itibaren her Höfn deme çabam başlı başına bir başarısızlık öyküsü olduğundan, Höfn’ü geride bırakmak için epey sabırsızdım. Diyemiyorum işte canım. Höfin. Hövnn. Hööfün. Höfff!!
Yatacak bir yer arayışıyla Höfn’den uzaklaşırken gözüm aurora’lar için hep havadaydı ve nihayet bir bulutun üstünden uzanan ve bulut olmadığına emin olduğum bir silüet yakaladım gökyüzünde. Havanın kararmasını iyice bekleyince bunun pek şiddetli olmasa da gökyüzüne boylu boyunca uzanmış bir kuzey ışığı olduğu kesinleşti. Gece boyu ara ara uyanmak suretiyle nöbet tuttuk ama aktivite şiddeti artmadı. Yine de aurora forecast uygulamasının ertesi gün için aktiviteyi daha yüksek göstermesinin ve havanın yine bu güzellikte olacağının bilinciyle rahat bir uyku çektik. Bu arada biz gece nöbetimizi geçirmek ve uyumak için kenara çektiğimizde tabi ki bizi görüp de kenara çeken kısa süreli başka ziyaretçilerimiz de oldu.
İzlanda: Puffinleri, balinaları, bir de sürü psikolojili insanları en iyi gözlemleyebileceğiniz yer! Doğu ve kuzey yolculuğumuz için şuradan devam edebilirsiniz.