İtalya!! Fotoğraflarıyla duvarlarımızı, ekranlarımızı, hayallerimizi süsleyen o şahane ülke… Tarih tutkunlarına da, yok ben manzaracıyım diyenlere de, şehir sevenlere de, doğa düşkünlerine de nefis seçenekler sunabilen bir ülke… Kuzeyinden güneyine her adımımda etkilenecek bir yer bulduğum, durup birkaç gün daha kalabilsem dediğim bu büyüleyici topraklardaki yol anılarımı ve izlenimlerimi çoğunlukla anlattım: Roma, Napoli, Venedik, Como Gölü, Cinque Terre… Sorrento, Positano, Amalfi, Pompei, Portofino gibi beni kendine hayran bırakan ve üzerine birkaç satır yazmak konusunda borçlu hissettiğim birkaç yeri ise şimdilik anılarımda boğulmadan ve “artık bundan da bize ne yahu!” dedirtmeden nasıl anlatacağımı bilemediğimden bir kenara bıraktım. Ayrıca az bilinen İtalyan lezzetlerine, nerede ne deneyebileceğinize de şurada değindim. Şimdiyse başta anlatmam gerekenleri son da söyleyeyim: Gelelim İtalya’ya gitmeden önce işinize yarayabilecek bilgilere.
Önce birtakım nesnel bilgiler…
Başkent: Roma
Yönetim biçimi: Cumhuriyet
Vize: Schengen vizesi gerekli
Para birimi: euro
Kullanılan dil: İtalyanca
Özellikle güneye doğru ilerledikçe ne mekan sahipleri ne gar görevlileri ingilizce bildiğinden italyanca birkaç anahtar kelimeyi öğrenmek faydalı olabilir. Ufficio turistico (turist ofisi), deposito bagagli (bagaj emanet yeri) gibi…
İtalya pahalı mı?
İtalya; Fransa, Hollanda gibi diğer batı Avrupa ülkelerine kıyasla nispeten ucuz sayılabilecek bir ülke. Özellikle hostel fiyatları anlamında bu farkı daha çok hissettim diyebilirim. Ülkenin kuzeyine doğru gittikçe fiyatların artması gibi bir durum da söz konusu. Fiyatlar tercih ettiğiniz ulaşım ve konaklama biçimine göre de çokça değişiklik gösterebiliyor. Örneğin, ülke içi seyahatlarinizi, biletleri seyahat tarihinden bir hafta önce civarında satılmaya başlanan regional trenlerle yaparak tasarruf edebilirsiniz.
İtalya’da Yeme-İçme
İtalya’da ristorante, trattoria veya pizzeria gibi farklı isimlerde restoranlarla karşılaşabilirsiniz. Pizzeria‘lar isimlerinden de anlaşılacağı gibi pizza üzerine uzmanlaşmış olup genelde büyük odun fırınlarına sahiptir. Trattoria‘lar genelde ev yemeği tarzı yemekler sunar ve ristorante yani restoranlara göre daha ekonomiktir.DİKKAT: İtalya’da bir restoranda oturduğunuzda yemek sipariş etmeseniz bile coperto diye bilinen çatal/bıçak ya da servis ücretini ödemeniz beklenir. Bu bahşişin dışında bir ücrettir.
Suyu şehirlerdeki çeşmelerden içmeyi tercih edebilirsiniz, ben genelde öyle yapmıştım.
Moretti ve Peroni ise ucuza deneyebileceğiniz İtalyan biraları. Ayrıca ülkenin Avrupa’nın en iyi şarap üreticilerinden biri olduğunu da söylememe gerek yok sanırım.
İtalya güvenli mi?
İtalya can güvenliği anlamında sıkıntı yaşayacağınız, gaspa uğrayacağınız veya kadınların kıyafet konusunda dikkat etmesi gereken bir ülke değil. Fakat yankesiciliğin yaygın olduğu bilinen ve hemen hemen her turistik yerde ve ulaşım aracında bu konuda uyarılara rastlayabileceğiniz bir ülke. Paranızı bölüp taşımak, değerli eşyalarınızı kalabalık yerlerde göz önüne sermemek, pasaportunuzu üzerinizde ve tercihen money belt’lerde taşımak gibi standart güvenlik önlemlerini göz ardı etmemekte fayda var. Bu özellikle de turistlerin yoğun olarak bulunduğu bölgeler için geçerli.
Şimdi gelelim işin sübjektif kısmına…
İtalya’da nereler gezilir?
Başkent Roma, Türkiye’den ucuz uçuş bulunabilmesinin de etkisiyle pek çok gezi rotasının başlangıç noktasıdır. İstanbul gibi yedi tepenin üzerine kurulu olan Roma, İtalya’nın en bilinen, dergilere en çok poz veren şehri, film sahnelerine en sık ev sahipliği yapan durağıdır. Oysa İtalya’da bütün yollar Roma’ya çıkmaz. Ve bana sorarsanız Roma’ya çıkmayan o yollar İtalya’nın en güzel yollarıdır. Pek çok İtalya gezisi Roma, Floransa, Pisa, Milan ve Venedik gibi çok bilindik yerlerle sınırlı kalsa da benim için İtalya Roma’nın, Milan’ın, Pisa’nın bittiği yerde başlar. (Venedik’i hep ayrı tutarım). Tabi ki illa da bu durakları es geçin demiyorum, fakat İtalya’yı da bunlardan ibaret düşünmeyin. İşte İtalya’ya tekrar gitsem Roma’ya, Milan’a bir gün bile ayırmadan doğrudan koşacağım birkaç yer:
Napoli
Campania bölgesinin incisi, kalbinize giden yolu midenizden geçerek fethedebilecek şehri Napoli’den, şehre pazar günü gitmemden ötürü eksik ve buruk ayrıldığımı anlatmıştım. O yüzden şimdi olsa yine koşa koşa gideceğim bir durak burası. Roma’dan regional trenle oldukça uygun fiyata ulaşabilirsiniz Napoli’ye.
Pompei
Aslında gezerken her adımda burada yaşanmış trajediyi, şehre çökmüş ölümü hissetmiştim sanki Pompei’nin havasında. Vezüv yanardağı tarafından haritadan silinmiş olmasından bahsediyorum tabi ki. Hatta günün devamında Sorrento’ya vardığımda uzun ve derin bir nefes almıştım. Yine de Pompei’yi görmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Napoli’den Circumvesuviana trenine binerek ulaşabilirsiniz.
Sorrento
Kayaların üzerine kurulmuş dünya tatlısı bir tatil durağı Sorrento. Yine Circumvesuviana üzerindeki duraklardan biri aynı zamanda. Circumvesuviana’da interrail biletinin geçmediğini de burada belirtmiş olayım. Bıkmadan usanmadan dar sokaklarında yürümüştüm bir öğleden sonra boyunca. Konaklama için Ostello le Sirene’yi tavsiye ederim. Buradan Capri adasına da ulaşabilirsiniz.
Positano
Positano, Amalfi kıyılarında bulunan ve kıyılara ismini vermiş olan Amalfi’yi kıskandıracak güzelliğe sahip bir kasaba. Burada konaklayabileceğiniz gibi Sorrento’dan otobüse binerek günübirlik de gelip gezebilirsiniz. Yamacın dikliği gözünüzü korkutmasın ve mutlaka hem sahilden hem de tepeden bakın bu eşsiz manzaraya.
Amalfi
Yine otobüsle günübirlik de gezebileceğiniz bir sahil kasabası. Benim gönlümün efendisi Positano olsa da Amalfi de İtalya’nın görülmesi gereken yerlerinden biri. Buralara kadar gelmişken limoncello denemeden de dönmeyiniz efendim. Ben bir gaflette bulunup limanda biletleri satılan Grotta dello smeraldo mağarasına gittim ama hiç tavsiye etmem. Tekneye binip kasabayı uzaktan izlemek ne kadar güzel olsa da mağara fotoğraflarından farklı, beklediğimden dandik, hatta Disneyland’da gördüğüm Karayip Korsanları mağarasından bile küçüktü.
Como Gölü
Milan’dan tren yolculuğuyla bir saatte ulaşabileceğiniz eşsiz bir güzellik daha. İtalya’nın üçüncü büyük gölü olarak bilinen bu buzul gölü yeşilin ve mavinin uyumunun keyfini sürebileceğiniz bir yer. Göl üzerindeki kasabalarda geçirmek istediğiniz vakte bağlı olarak günübirlik ya da iki üç günlüğüne ziyaret edebilirsiniz.
Portofino
Genova’ya bağlı ve doyamayıp ikinci kez gittiğim, küçüklüğüne rağmen ancak ikinci gidişimde ilk seferinde gözümden kaçmış birçok güzelliğini keşfedebildiğim şirin belde. Rengarenk evlerle çevrili limanı, aşkınızı Portofino’da bulamasanız bile gittiğinize değecek güzellikte.
Cinque Terre
Riomaggiore, Manarola, Corniglia, Vernazza ve Monterosso diye bilinen beş küçük köyün genel adı Cinque Terre. Ulaşımı La Spezia tren istasyonundan kolaylıkla sağlayabileceğiniz bu beş köy 1997’den beri UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde. Beş köy arasında trenle veya Sentiero Azurro diye bilinen masalsı bir yol boyunca yürüyerek ulaşım mümkün fakat ben gittiğimde yolun tamamını bilmem ama Riomaggiore ve Manarola arasındaki Via dell’Amore kapalıydı mesela. Rehber kitabımda okuduğuma göre bol yağışlı geçen mevsimler sonrasında düşen kayalar yolu kapatabiliyormuş.
Venedik
Adı çok tekrarlanmış büyük şehirleri bu listeye koymayacaktım evet ama Venedik’i de geride bırakamazdım. Burano ve Murano adalarıyla birlikte toplam bir buçuk günümü ayırdığım bu küçük ama ulaşım ağı açısından oldukça gelişmiş İtalyan şehrine de sanırım tekrar tekrar gidebilirim. Her sorana da tavsiye ederim.
Capri, Garda Gölü, Bolonya, Verona, Alberobello, Salerno gibi daha pek çok görülmesi gereken durak var aslında İtalya’da. Sicilya ve Sardunya’yı hiç söylemiyorum! Ancak henüz uğramaya fırsatım olmadığı bu yerlerei şimdilik dışarda bırakıyorum. Evet, bana şimdiden emeklilik hayalleri kurdurtan, İtalya’da yaşlanma isteği uyandıran İtalyan şehirlerini ve kasabalarını anlatmaya çalıştım kısaca. Umarım siz de İtalya’nın Roma’ya çıkmayan yollarında dolanmaya vakit ayırır, buralardan benim aldığım keyfi alırsınız.