Interlaken‘e gelir gelmez yaşadığım hayranlıktan önceki yazımda bahsetmiştim. Oysa daha hiçbir şey görmemişim bile. Asıl hikaye Interlaken East istasyonundan bilet alıp Jungfrau bölgesine geçmem ile başlayacaktı. İsviçre’nin Bern Alpleri’ndeki bir dağın adı Jungfrau. Ve bu dağın çevresinde ve eteklerinde dolanırken birbirinden güzel Alp manzaraları mı çıkmıyor karşınıza, masallardan fırlamış gibi gelen kasabalar mı, yoksa şelaleler mi? Diğer yazımda da demiştim ya, Milka reklamları yalan söylemiyordu renkler konusunda.
Öte yandan İsviçre hayattaki bütün güzel şeyler bedavadır mottosuna tepki olarak kurulmuş ve pışıık diyerek dil çıkarmış bir ülke. Ne yazık ki Alplerin bu nefes kesici güzelliğine ulaşım yalnızca masraflı bir tren yolculuğuyla mümkün. Bölgeye belirli bir noktadan sonra (sanıyorum Lauterbrunnen ve Grindelwald‘dan sonra) araba girişine izin verilmediğinden otostop seçeneğine de el sallıyoruz maalesef. Ha bu öyle sizin bildiğiniz, interrail biletiyle bedavaya bindiğiniz trenlerden de değil, onu da söyleyeyim. Yine de gördüğüm manzaranın güzelliğinden olsa gerek, Jungfraujoch’a yani Jungfrau’nun zirvesine çıkan trende interrail biletinin geçmeyişi ve bu trenle zirveye çıkmak için 100 CHF ödemiş olmam, bir milka çikolatasından daha bitter gelmemişti o anda damağıma. Geziyi masraflı kılan bir detay da olsa, bu rotayı bütçesi yeten herkese tavsiye ederim o yüzden. Ney, dağın içinden zirveye tren yolu mu yapmışlar? Evet, dağın içinden zirveye tren yolu yapmışlar. Adına da Top of Europe demişler. Yani benim gibi ilk duyduğunuzda ne çatısı ya Avrupa’nın en yüksek yeri Mont-Blanc’da değil miydi, bizi mi kandırıyornuz demeyin diye söylüyorum. Trenin ulaştığı en tepeymiş Jungfraujoch.
Jungfrau Bölgesi’nde Ulaşım
Burada bir parantez açarak şöyle biraz daha detay vermek istiyorum. Interlaken East istasyonundan değişik kombinasyonlu biletler almak mümkün. Ben sınırlı vaktim olduğundan bi zirveye bakıp çıkıcam diyerek bir günlük Junfraujoch roundtrip biletini aldım.Bu biletle yol üstündeki birkaç kasabaya da uğrayarak tepeye kadar çıkıp inmek mümkün. Diğer bilet tiplerine dair şuradan bilgi alınabilir. Ülkenin bu kesimini keşfetmek isteyenler ayrıca daha geniş bir bölgeyi kapsayan Bernese-Oberland Regional Pass‘i de araştırabilir. Aynı gün içinde çıkıp inmem gerektiğinden ve inişte kaçırdığım trenler yüzünden az sayıda kasabada kısa vakitler geçirebildim ve uzun yürüyüşler yapamamaktan dolayı biraz buruk ayrıldım. Fakat yine de iki tren arasındaki her bekleme süresini Alplerde yatıp yuvarlanarak değerlendirmekten de geri kalmadım.
Jungfrau Travel Pass ve Bernese-Oberland Regional Pass gibi geniş alan kapsayan biletlerle üstteki haritadaki çoğu durağa gitmek mümkün. Fakat internet sitesinden anladığım kadarıyla Jungfrau Travel Pass Jungfraujoch’u yani zirveyi kapsamıyor. 61 CHF gibi bir ek ücretle Jungfraujoch da bu bilete dahil edilebiliyor.
Üstteki görselse benim kullandığım Jungfraujoch Round Trip biletinin geçerli olduğu güzergah. Gördüğünüz gibi kapladığı alan bakımından daha mütevazi. Yine gördüğünüz gibi zirveye çıkan tren Kleine Scheidegg’den kalkıyor ve buraya ulaşmak için iki rota var. Tabi bu durumda en mantıklı seçenek bir taraftan çıkıp diğerinden inmek oluyor. Ben de öyle yaptım ve Lauterbrunnen tarafından çıktım çıkmasına ama iniş pek planladığı gibi gitmedi.
Lauterbrunnen
Alplerin henüz hala otomobil trafiğine izin verildiği noktalarından biri olan Lauterbrunnen varlığından nerden nasıl haberdar olduğumu hatırlamadığım fakat gitmeyi kafaya koyduğum yerlerdendi. Yine de, fotoğrafları beni ne kadar etkilese de gerçekte ne bekleyeceğimi ben de bilemiyordum. İtiraf edelim, sık yaşadığımız bir durumdur fotoğrafın gerçekliğe ya da gerçekliğin fotoğrafa layık olamamasından ötürü hayal kırıklığına uğramak. İşte Lauterbrunnen’de o olmadı. Azıcık bile olmadı. Tren istasyonundan çıktığım anda ilk gördüğüm manzara o kadar etkileyici, o kadar fotoğrafın yarattığı beklentiyi karşılayabilecek düzeydeydi ki! Güneş ışığı, Alp yeşili, beyaz ve karlı dağ tepeleri, masmavi gökyüzü… Bir şey eksik ya, bir şey eksik sanki. Şelale mi eksik yoksa? Yoo değilmiş ki, hiçbir şey eksik değilmiş!
Wengen
Bir sonraki trene yetişmem gerektiğinden Wengen’de çok kalamadım ve pek fazla fotoğraf da çekemedim. Çekebildiğim iki üç fotoğrafı da oldukça çirkin ve utanç verici bulduğumdan, Wengen’e de hakaret saydığımdan şu an paylaşamıyorum. (Gerçi paylaştıklarımı başarılı bulduğumdan da değil hani). Her ne kadar gezi blogu yazanın işi gezerken gördüğü yerleri kendi gözünden anlatmak da olsa hem mekanın gerçekliğine hem de kendi hatıralarına haksızlık eden fotoğrafları paylaşmasını doğru bulmuyorum.
Kleine Scheidegg
Kleine Scheidegg Jungfraujoch yollarında işin ciddiye binmeye başladığı yer. Nasıl yani diyeceksiniz. Lauterbrunnen ve Wengen gibi kasabalarda Heidi gibi oradan oraya koşturduktan sonra Kleine Scheidegg nihayet nereye doğru gitmekte olduğumu hatırladığım, nasıl bir manyaklık içindeyim, ne işim var dağın tepesinde diye sorgulamaya başladığım, donmasak bari dediğim nokta oldu. Üşümeye başlayıp üzerime mor polarımı giyerek milka ineğine dönüştüğüm nokta da burasıydı.
Kleine Scheidegg’dan zirveye doğru giderken tren Eigerwand ve Eismeer‘de beşer dakikalık molalar veriyor. Böylece buralarda da durup iki taraflı pencerelerden manzarayı seyredebiliyoruz.
Jungfraujoch
Ve işte başardım!!! Kılımı bile kıpırdatmadan oturduğum yerden bir dağın tepesine çıktım! Junfraujoch’a ulaşır ulaşmaz ilk işim kendimi dışarı atıp neredeyiz diye bakmak oldu. Sis, bulut ve rüzgardan ne yazık ki pek de bir şey göremedim. Gerçi sis, bulut ve rüzgar olmasa bile görebilir miydim bilmiyorum çünkü tüm enerjimi ayağımdaki spor ayakkabılarla kayıp düşüp kenarlardaki iplerin altından aşağı yuvarlanmamak için harcıyordum. Fakat güzel havalarda çevredeki diğer dağların zirvelerini görebildiğimiz söyleniyor. Dağın tepesinde nasıl güzel hava oluyorsa artık.
Rüzgara ve yerdeki buzlanmaya rağmen ölmeden içeri girmeyi başardıktan sonra tesisin kalanını da gezdim. Tesisin içinde souvenir shop, ice palace, Lindt çikolata butiği gibi birçok yer var. Yanlış hatırlamıyorsam aldığım bilet bunların sadece bir kısmını kapsıyordu, o yüzden alırken bunu da sormakta fayda var. İşte içinde buzdan kutup ayısı, penguen ve Sherlock Holmes (?!) gibi pek çok heykeli bulaileceğiniz Ice Palace‘dan birkaç fotoğraf:
Nihayet inişe geçtiğimde gün bitmek üzereydi. En azından o günkü tren seferleri bitmek üzereydi. Bunun üstüne bir de dönüş yolunda Kleine Scheidegg’de çayırlarda fazla yuvarlanıp sıradaki treni kaçırdığımdan dönüşte Grindelwald’u görme planım tümden yalan oldu. O yüzden bu bölgeye tekrar gelene kadar gördüğüm tek Grindelwald Fantastic Beasts and Where to Find Them filminde Johnny Depp tarafından canlandırılan Grindelwald olarak kalacak. Ama Jungfrau’ya ikinci kez çıkmayı gerekli bulmasam da buraya, Grindelwald, Gimmelwald, Mürren, Harder Klum gibi kasabalar ve içimde kalan yürüyüş yolları uğruna tekrar geleceğime de eminim.