İtalya’nın Puglia bölgesinin başkenti Bari. Önemli bir liman olmasına rağmen bir on yıl öncesinde kadar bu kadar da turist çeken bir yer değilmiş bu şehir. Tabi Ryanair’ın buraya dünyanın her yerinden uygun fiyatlı uçuşlar başlatması dengeleri bir hayli değiştirmiş. Bari genelde gezi rotalarında başlı başına bir durak olmaktan ziyade bir uğrak noktası olmakla yetiniyor. Kimisi için Yunanistan’dan gemiyle gelirken geçilen bir durak, kimisi için Puglia bölgesi’ni keşfetmek için bir “base”. Benim için de ikincisiydi daha çok. Evden cuma Bari’yi, cumartesi Brindisi’yi, pazar Alberobello’yu görür dönerim diye çıktım ama yolda o planlar bir değişti ki anlatamam. Yok ya anlatırım aslında, durun anlatıyorum hatta.
Bari’ye ulaşımla başlayalım. Dediğim gibi Ryanair nimet nimet! Bu sayede Bari’ye çok fazla yerden 10-15 euro’ya rahatlıkla uçmak mümkün. Bari’ye nerelerden ne zaman ucuza uçarım diyenler ister skyscanner’a, ister ryanair’e şöyle bir göz atabilirler. Öte yandan, ben öyle yapmadım. Gezimin üstünden bir aydan fazla zaman geçtiğinden şimdi çok da hatırlayamıyorum niye yapmadım. Saati uymamış olabilir. Havalimanına ulaşımı da hesaba katınca aklıma yatmamış olabilir. Sonuç olarak ben flixbus’un gece otobüsüyle geldim Bari’ye. Konaklama için yedi-sekiz tane couch request yolladıysam da fayda etmedi, couch surfingden host bulamadım. Fakat, beni ağırlayamasa da gezdirmekten ve yardımcı olmaktan mutluluk duyacak tatlı mı tatlı insanlar buldum. İşte onlardan biri olan Gaetano’ya daha otobüsteyken üç günlük gezim için birkaç tavsiye sordum. Ve Gaetano’nun verdiği cevapla tüm gezi programım baştan sona değişti. O yüzden müsaadenizle azıcık couch surfing’i övme molası veriyorum. Bu uygulama sadece ücretsiz konaklama olduğu için harika değil, sizin bin yıl arasanız internette bulamayacağınız tavsiyeleri önünüze serdiği için de harika! Ha Gaetano’nun bana önerdiği yerlere hiçbir insan evladı gitmedi diye bir şey iddia etmiyorum, sadece diyorum ki adını hatta varlığını bilmediğim yeri nasıl aratayım da nasıl bulayım ben kendim?
Gaetano’nun planlarımda yaptığı devrim sonrası Bari’ye varır varmaz ilk işim trene binip Matera’ya gitmek oldu. Buna zaten ayrı bir yazının konusu olarak değinmek niyetindeyim. Matera’da geçirdiğim günün sonunda Bari’ye cuma akşam vakti geldim. Son ana kadar couchsurfing’den umudu kesmediğimden hala kalacak yer ayarlamamıştım ama şehre ayak basınca artık pes ettim ve hem Gaetano’nun önerdiği hem de hostelworld’de gördüğüm en ucuz hostel olan Blabla Hostel‘e gittim. Gecesine 15 euro verdiğim bu hostel biraz tuhaftı ama fiyata göre gayet kabul edilebilirdi. Dinlenirken bir yandan da Gaetano’ya akşam buluşmak için mesaj attım. 8 gibi bana özel şehir turumuza başladık. İlk durağımız Teatro Petruzzelli’ydi. Bu tiyatro, Triesteli iki tüccar Onofrio ve Antonio Petruzzelli’nin Bari şehri yönetimine teklifi sonucunda 20.yüzyılın başında yapılmış. Tiyatro’nun tepesinde görebileceğiniz üç heykel var. Kimlere ait olduklarını hatırlamasam da ortadaki heykelin sağdakinin başına taktığı tacın anlamını hatırlıyorum. “Bilgi güçtür” inancına bir atıf olarak tiyatroya gidip kültürlenen insanların güçlü bireylere dönüşmesini temsil ediyormuş bu taç merasimi. Hatta Gaetano’nun söylediğine göre İtalya’da mezuniyetlerde de öğrencilere taç takılırmış. Burda mı mezun olsak napsak?
Bari de bir önemli tiyatro daha var, bu da Teatro Margherita. Bunun hikayesi daha da ilginç aslında. Petruzzelli’ler tiyatroyu yaparken ayrıca şehir yönetimiyle de bir anlaşma imzalamışlar şehir topraklarında başka bir tiyatro daha yapılamayacağına dair. İşte Teatro Margherita kıvrak zekalı bir mimarın zekasının ürünü olarak denize inşa edilmiş bu yüzden.
Tiyatrolarla ilgili sohbetimizden sonra Antik şehir kısmına geçtik Bari’nin. Bari’ye hava kararmadan gelememiş olmam talihsizlik mi oldu diye biraz şüpheliydim ama Antik Şehir’in gece ışıklar altındaki halini görünce bütün şüphelerim buhar olup uçtu adeta. Ben gecesi bu kadar güzel olan başka bir yer görmemiş olabilirim ya. Tamam gene abarttım. Ama gece Antik Şehir’in sokaklarında dolaşmayan anlayamaz neden abarttım.
Cuma akşamı olduğu halde şehrin bu kısmı bomboştu, ben de keyfini sürdüm. Sokaklarda gezinirken bir yandan da şehrin tarihine dair bir sürü hikaye dinledim Gaetano’dan. Mesela Bari’de zamanında Mussolini hayli destek toplamış ve mimaride hala Mussolini döneminin izlerini bulmak mümkünmüş.
Kapalı da olsa dışardan göreyim diye San Sabino Katedrali‘ne ve San Nikolas Bazilikası‘na da gittik. Sonra ben biraz acıktığımdan nispeten daha insanlı bir yer olan Piazza Mercantile‘ye geçtik ve 1 euro’ya enfes bir panzerotto yedim. Gaetano bana ertesi gün için birkaç gezi ve yeme-içme tavsiyesi verdikten sonra beni hostele bıraktı.
Cumartesi, yani Puglia’daki ikinci günüm de en az ilki kadar yoğun olacaktı. Sabah bir önceki günü tekrar edercesine trenle Bari’den ayrılıp Alberobello‘ya geçtim. Tabi bunun da ayrı bir yazının konusu olması niyetindeyim. Alberobello’dan Bari’ye döndüğümde saat önceki güne göre daha erkendi. Önce Alberobello’yu birlikte gezdiğim Paulina’ya limana kadar eşlik ettim. Hatta limanda shuttle beklerken karşılaştığımız tır şöförü Türk abilerle de biraz sohbet ettim. Paulina’yla vedalaştıktan sonra Lungomare diye geçen sahil şeridinde biraz yürüyüş yaptım. Antik Şehir kısmına girdiğimde hava bir kez daha kararmıştı. Malum ekimde altı gibi kararıveriyor.
Pek ilginç görünmediği için Svevo kalesi‘ni es geçip San Nikolas Bazilikası’na ve San Sabino Katedrali’ne yöneldim. Yürürken Gateano’nun önceki gün gösterdiği ve gün içinde kadınların sokak boyunca oturup taze orecchiette’ler açıp sattıklarını söylediği Strada Arco Basso’dan geçmeyi de ihmal etmedim. Orecchiette bu bölgeye ait bir makarna çeşidinin adı, kulakçık anlamına gelmekte. Akşam olduysa da birkaç kulakçık kalmıştı görülecek. Gündüzünü görememiş oldum tabi. Göremeyince de gündüz nasıl olduğunu teyzelerin “kulakçıklarım var, taze taze!” diye bağırdıklarnı resmeden hayal gücüme bıraktım. Önce katedrali dolaştım. O sırada devam eden bir ayin olduğundan çok şak şak fotoğraf çekmemeye dikkat ettim.
Sonra Bazilikaya geçtim Bu arada San Nikolas Bazilikası bizim meşhur Noel Baba’nın kemiklerinin bulunduğu yer. Malum bizim Noel Baba aslında özbeöz Anadolu coğrafyalı. Aziz Nikolas’ın bedeni ölümünden sonra da Mira’ya, Türkiye’ye gömülmüş (Antalya Kaleiçi’nde yer alan antik bir Likya kenti). Ancak 1087 yılında Bari’li Hıristiyan bir grup denizci Mira’nın Roma İmparatorluğu’ndan Selçuklu eğemenliğine geçmesi üzerine Aziz Nikolas’ın kemiklerine el koyarak Bari’ye getirmişler.
Antik şehirdeki gezimi tamamladıktan sonra dün gittiğimiz yere gidip tekrar Panzerotto yedim çünkü harika bir şeydi! Sonra da Gaetano’nun önerdiği dondurmacıdan bir dondurma aldım kendime.
Sekiz gibi yine Gaetano’yla buluştuk. Bana şehre dair başka ilginç yerleri gösterdi. Cuma günkü sakinliğin aksine cumartesi Bari’de iğne atsanız yere düşmüyordu. Gaetano bunun sebebinin çoğu insanın cumartesi de çalışması ve ancak pazarları boş olması olduğunu söyledi. Limanda biraz gezindikten sonra sahil kenarına oturup sohbet ettik. Şu gördüğünüz duvar resmini gösterdi bana. Kendisi San Nikolas’mış ve onun doğu-batı arasında bir köprü oluşunun resmiymiş bu.
Tanıştğımız andan beri Gaetano sürekli Türklerle İtalyanların ne kadar benzediğinden ve kuzey insanlarının ona ne kadar soğuk geldiğinden bahsediyordu. Temamız bu akşam da genel olarak buydu o yüzden. Hatta tanıştığı hiçbir kuzey İtalyalıyı da sevmemiş şimdiye kadar. İtalya’da geçirdiğim süre boyunca Kuzey ve Güneylilerin birbirlerinden hoşnutsuzluğunu ben de çokça hissettim ne yalan söyleyeyim.
Ülkenin kuzeyinde de çok sevdiğim yerler olsa da taraf tutmam gerekirse ben de güneyciyim ayrıca 🙂
Pazar sabahı Gateano’nun tavsiyesini dinleyip Foccaccia almaya gittim. Antik şehir yine ilk akşamımdaki gibi bomboştu pazarın ilk saatlerinde.
Lungomare’yi bir de gündüz gözüyle görmek için sahil kenarında yaptı kahvaltımı. Ekimde güneşin altında denize bakmak içimi öyle güzel ısıtıyordu ki… yıllar yılı yaza ait bildiğim o mutluluk hissiyle sonbaharda karşılaşmak benim için beklenmedik bir deneyim oldu . İtalya bana bunu bir ay sonra yani kasımda bile yaşatacaktı da o zaman daha haberim yoktu. Kahvaltıdan sonra midem patlayacak da olsa denemeden gitmemiş olmamak için iki tane de Pasticciotto alıp paket yaptırdım. Sonra da unutamayacağım güzellikteki yerler göreceğim bir güne başlamak için Bari’den ayrıldım.
Tesekur ederim