Kurban bayramı tatili birleşince bunu fırsat bilip düştük İzlanda yollarına. Ekip nasıl oluştu ben de anlamadım. Beste ee bir yere gitmiyor muyuz diyince, durur muyum ben yapıştırdım cevabı. Tabi ki gidiyoruz. İzlanda, Hırvatistan ve Yunanistan kaldı son üçe. İkliminden coğrafyasına ne istediğini bilmeyen insanlardık sanki o karar zamanlarında. Sıcakla soğuk, şehirle doğa hepsini ölçtük tarttık birkaç hafta. Ya da kimi kandırıyorum. Hiç de çekişmeli geçmeyen bu yarışın galibi tabi ki İzlanda oldu. İsteyen haksız rekabet desin adına. Sonradan İzlanda’yı duyunca Doruk da eklendi gezimize.
İzlanda Vizesi
Ben yeşil pasaportumla her zaman olduğu gibi bu işten de dertsiz tasasız sıyrılırken Beste ve Doruk için süreç biraz daha zahmetli geçti. İzlanda Schengen vizesine ihtiyaç duyduğunuz bir ülke. Fakat burada şöyle önemli bir detay var: Tükiye’de İzlanda konsolosluğu yok. Vize başvurruları Danimarka konsolosluğu üzerinden yapılıyor. Süre konusuysa biraz değişken. Beste Ankara’dan başvurup bir hafta da aldı. Doruk’sa İstanbul’dan aldı ve üç haftayı geçti çıkması.
Vizenin çıkmasını beklerken bir yandan da çadırda kalıp kamp mı yapmalı, burdan yiyecek mi stoklamalı, otostop mu çekmeli, araba mı kiralamalı kafamızda deli sorularla kolları sıvadık. Hatta Beste’yle aramızda değişik diyaloglara da neden oldu bu kararsızlık.
Sayımız ikiden üçe çıkınca otostop bulmak zorlaşır diyerek biz arabaya girdik sonunda. Ha ben sırtımda çadırı yine de taşıdım mı, taşıdım. Ama soğuk ve yağmurlu havalarda üşengeçlikten, güzel havalarda ise tepemde çadır bile olmadan açık havayı izlemek istediğimden hiç kurmadım, durdu bagajda. Ama durmayabilirdi de. Peki nasıl karar verdik araba kiralamaya?
İzlanda’da Ulaşım
Şehirler arası otobüsler hem pahalı hem sınırlı olduğu için İzlanda’da ulaşım için önümüzde iki seçenek vardı: araba ve otostop.
Aslında bunlar genelde farklı gezgin kitlelerine hitap eden seçenekler. Bizim gibi bu ikisinin arasında kalan pek fazla olmayacaktır herhalde.
Arabanın avantajları: Konaklamayı arabada yapabilir, yol kenarında istediğimiz yerde geceleyebilir, kamp yerlerinde sadece duşları kullanabilirdik. 2 dakikalığı 50 ISK olarak kullandık da nitekim Höfn’de. İstediğimiz yerde arabadan inip fotoğraf çekebilirdik. Gece Aurora aktivitesinin yüksek olduğunu biliyorsak fakat tepemizde koca bir bulut varsa buluttan kaçana kadar gaza basabilirdik. Bastık da. Beste’nin tepemizdeki bulutlara toz yutturmuşluklarını unutmuyoruz mesela hala. Saat başı değişen hava koşullarına karşı bir koruma oluştururdu. Çakmak ve USB şarjlar sayesinde telefonlarınızı sürekli şarj edebilirdik. Seçtiğimiz müzikleri dinleyebilirdik. Gündüz oldukça gerekli oluyordu bu. Geceleriyse İzlanda radyosu asla anlamadığımız bir biçimde çok iyi müzikler çalıyordu.
Otostopun avantajları: Daha ekonomikti. Araba kirası ve benzine vereceğimiz para cebimizde kalırdı. Daha fazla insan tanıyıp daha fazla hikaye dinleme imkanımız olurdu. Tabi bunun garantisi yoktu ama şimdiye kadarki otostop deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla yemek paylaşmalar, içki ikramları gibi getirileri olabilirdi. Çılgın hava değişimleri İzlanda’yı iliklerimize kadar hissetme imkanı sunardı. Ve kabul etmek gerekirdi ki plansızken güzel sürprizlerle karşılaşma şansı hep daha yüksekti.
Otostop bekleme sürelerini kestiremedik. Üç kişi zor mu olur bilemedik. Bir daha ne zaman geliriz belli değil, gelmişken içimizde kalan bir yer olmasın diyerek araba kiraladık biz. İşin ilginci yolda iki sefer dışında hiç otostopçuya da denk gelmedik. Ya kimse çekmiyordu ya da hepsini çoktan almışlar, bize bırakmamışlardı.
İzlanda’da Konaklama
Araba kiraladıysanız ve kalabalık değilseniz arabada uyuyarak epey masraftan kurtulabilirsiniz. Bir diğer alternatif çadırda konaklamak. Eğer tulumunuz ve matınız da yeterince kalınsa arabaya göre kesinlikle daha rahat bir deneyim sunabilir. Biz Beste’yle arabayı seçtiysek de Doruk bazı geceler üşenmeyip çadırda kaldı.Tabi altına bizim fazla matları da serince, hava da güzelse değmeyin keyfine! İnternetten öğrendiğim kadarıyla her yere çadır kurmak konusunda ülke eskisi kadar esnek değilmiş. Yakınında kamp alanı varsa kesinlikle wild camping’e izin verilmiyormuş ama biz hiçbir sıkıntı yaşamadık bu anlamda. Hep arabayla ana yoldan kıvrılan küçük ceplere girdik ve Doruk’un çadırını da arabanın yanına kurduk.
Pek araştırmadığımız ve üzerinde durmadığımız diğer konaklama seçenekleri ise hostel, kamp alanlarına çadır kurmak, kulübeler, airbnb ve otellerdi.Söz konusu İzlanda olunca en ucuz seçenek bile epey pahalı geldi diyebilirim.
İzlanda’da Yeme İçme
Türkiye’den giderken sırt çantamı nolur nolmaz doldurarak gittim İzlanda’ya. 6 tane ton balığı, bir paket ekmek ve bir kavanoz Nutella götürdüm yanımda. Benim için zaten oldukça lezzetli ve kendimden, midemden ödün verdirmeyen bir menüydü bu diyebilirim. Oradayken de birkaç kere süpermarketten alışveriş yaptık. En ucuz market Bonus’tu ama şehirlerden uzaklaştıkça Bonus bulmakta zorlanıp bir tık daha pahalı grocery store’lardan da alışveriş yaptığımız oldu. Bunun dışında iki gece de yerel lezzet denemek amaçlı Vik ve Reykavikte restoranda yedik akşam yemeğimizi. İzlanda’da alkol de pahalı olduğundan ben geceleri üşümemek için bir şişe viski almıştım duty free’den. İyi ki de almışım dedim. Suya gelince her yerde musluk ve şelale suyu içtik genelde.
Genel olarak bu sorularla ve düşüncelerle hazırlandık İzlanda’ya. Havaalanına varıp internetten kiraladığımız arabayı teslim alınca da geriye keyfini sürmek kaldı. Hazırlık aşamasına ve genel hatlarına değindiğim İzlanda turumuzda gezdiğimiz durakları, aklımızda kalanları ve irili ufaklı pek çok anımızı, zaman zaman söylenmelerim, sıkça açıp kapattığım parantezlerim, bize ne dedirtebilecek ayrıntılarım ve her an her yerden çıkabilen Game of Thrones referanslarım eşliğinde okumak isteyenler şu linklerden devam edebilirler:
–Golden Circle turu
–Güney İzlanda rotası 1.gün
–Güney İzlanda rotası 2.gün
–Doğu ve Kuzey İzlanda
–Batı İzlanda ve Reykavik