8 günlük İzlanda seyahatine tabi ki yanımıza yiyecek stoğu yapmadan çıkmadık. Çok sevdiğim ton balığı ve ekmek ikilisi bana bu seyahatimde de eşlik etti. Bir kavanoz nutella ve bir şişe viski atmayı da ihmal etmedim sırt çantama. Yine de İzlandalara kadar gitmişken bir daha nerde buluruz dedirten lezzetleri tatmaktan da geri kalmadık.
İzlanda gezimiz boyunca Beste ve ben yanımızdaki stoklardan ve başta Bonus olmak üzere marketlerden topladığımız erzaklardan geçindik. Bunlardan Skyr’den özellikle bahsetmek istiyorum, çünkü dünyanın başka ülkelerinde benzerlerine denk gelmiş de olsam bir İzlanda klasiğiymiş öğrendiğimize göre bu yoğurtlar.
Bunları restoranlarda da bulmak mümkün.
Bu tarz besinleri ara-ara öğün olarak mideye indiren Doruk ise favori benzinliğimiz Olis’te geçirdi genelde öğünlerini. Benzinliklerde sosisli sandviç, hamburger, tost gibi şeyler bulmak mümkün. Bazen Grill 66 de oluyordu içlerinde. Fiyatlar ise genelde 1500-2000 ISK civarında oynuyor buralarda.
Bunları geçelim canım, asıl mevzuya gelelim. Biz İzlanda’da buralarda yiyemeyeceğimiz neler yedik?
İzlanda gezimiz boyunca iki kere akşam yemeğini restoranda yedik. İlki Vik’te benzinlik ve süpermarketin hemen yanında ortamı fazla şık ve tüm çalışanları biririnden sıcakkanlı olan bir bistrodaydı.
Ben ingilizce menüde codfish stew diye çevrilmiş bir yemek sipariş ettim. Yurt dışında her ülkede denk geldiğim ama ne olduğunu hala çözemediğim codfish isimli balığın patates püresiyle harmanlanmış hali gibi olan bu yemek çoğu diğer başlangıç gibi tereyağı ve ekmekle servis ediliyordu.
Patates püresine bayılan bir insan olarak seçimimden epey memnun kaldım.
Ama gelelim zurnanın zırt dediği yere yani Beste’ye. Çılgın kızımız elimizdeki rehber kitapta ancak kendini yeterince cesur hissedenlere tavsiye edilmiş İzlanda spesiyali Hákarl’ı denemeye karar verdi. Nam-ı diğer fermente edilmiş köpekbalığı. Amonyakla fermente edilmiş köpekbalığı. Yine rehber kitabıma göre Şef Anthony Bourdain bunu bu zamana kadar ağzına koyduğu en kötü şey olarak tanımlamış.
Fotoğrafta solda gördüğünüz küçük dilimler köpekbalığı. Hemen yanındakiyse İzlanda’nın geleneksel alkollü içkisi brevinn denen bir schnapps. Garsondan aldığımız bilgiye göre amonyağın ağır tadını bastırması adına aralarda yudumluyormuşuz. Tabi Beste tüm rahatlığıyla yemeğini yerken ben de tadına bakmak adına bir parça almış bulundum. Ve Şef Anthony Bourdain’i tanımam ama kendisine daha fazla katılamazdım. Maalesef bir iki çiğnemeden sonra en yakın peçeteye saldırdım.
İşin en ilginç kısmı da yemeğin sonunda Beste’ye nasıl bulduğunu soran garsonun Beste’nin “Güzeldi” yanıtı karşısında düştüğü hayretti. Beste’nin fotoğrafını duvara asacaklar sandım bir an için.
İkinci İzlanda mutfağı tadımımız ise Reykavik’te gerçekleşti. İnternette yaptığımız araştırmalar sonucu not ettiğimiz restoranlardan biri olan İslenski Barinn’e girdiğimizde dekorasyona anında tav olmuştuk. Bu arada Reykavik’teki çoğu restoranın loş ışıklı, ahşap ağırlıklı etkileyici dizaynları olduğunu söyleyebilirim. Bu sefer sürekli adını duyduğum et çorbasını söylemeye karar verdim. Beste hem balina hem puffin (evet o dünya tatlısı puffin!) denemek istediğinden kararsızdı, bu yüzden o puffin söylediğinde ben ilaveten bir de balinalı bir başlangıç söyledim. Doruk da benim gibi et çobası söyledi.
Çorba beklediğimden çok daha büyük bir kapta gelince tabi balinayı nasıl yiycem ben diye düşünmeye başlamıştım. Tabi yanında yine tere yağı ve çavdar ekmeği olmazsa olmazdı. Öte yandan bizim henüz masaya gelmediğini sandığımız balinanın çoktandır masada Beste’nin puffin’in yanında durduğu ve Beste’nin yarısını puffin sanıp mideye indirmiş olduğunu biraz geç fark ettik.
Gerçi hem doymuş hem balinayı fazla yağlı bulmuş olduğumdan kalanını da Beste’ye pasladım. Öte yandan puffin’in tadı damak tadıma daha uygundu. Yine de yemeyin puffinleri ya!
Bir İtalyan mutfağı olmadığı için İzlanda yemekleriyle ilgili bu kadar deneyim bana yetti açıkçası.
Denemeye fırsat bulamadığımız ama adından söz ettiren başka İzlanda lezzetlerini şöyle sayabilirim:
-Hverabraud (jeotermal ısı kullanılarak pişirilmiş bir ekmek)
-Svid (yanmış koyun kafası ?!)
-dünyanın en ünlü hotdogları olarak bilinen Bill Clinton’ca da ziyaret edilmiş Bæjarins Beztu Pylsur (Reykavik’te)
-Reykavik’teki craft beer dükkanları