“Pombero ne?” diye soruyorum Veronica’ya. Burdan çıkıyor tüm muhabbet. Asunción’daki ilk gecem. Ev sahiplerimden Loli’nin kedisi evden kaçmış ve onu aramak için sokağa çıkmışız, yürüyoruz. Vero, Loli, Nadia, ben. Tabi arayabildiğimiz alan sınırlı çünkü gece yürümenin “güvenli” olduğu sokaklar sınırlı. Gündüz vakti arayalım desek o da olmuyor çünkü kaçak kedi epey ürkek ve gündüz onca gürültü ve kaos varken ortaya çıkma ihtimali pek de yok.
Kızların evi epey merkezi. Her şeye, her yere yakın. O yüzden çıkmışken bana önemli binaları da gösteriyorlar. Akıllarına gelen ilginç şeyleri anlatıyorlar ülke hakkında. Benim de telefonumdaki Lonely Planet pdf’inde gördüğüm o kelime geliyor aklıma. “Pombero”. Kızlar şaşırıyorlar soruma. “Nerden duydun” diyorlar. Pombero Paraguay’ın yerli halkı Guarani’lerin inandığı doğa üstü yaratıklardan biriymiş. Daha doğrusu Lonely Planet’te böyle geçiyor. Vero ise Pombero’nun Paraguaylı olmadığında ısrarcı.
Böylelikle, Asunción’un gece çok da güvenli olmayan ve bizden başka kimsenin dolaşmadığı sokaklarında Guarani mitolojisi ve Paraguay’ın şeytanları üzerine konuşmaya başlıyoruz.
Paraguay’ın Yedi Yaratığı
Aslında Guarani mitolojisinden Iguazu Şelaleleri’ni anlatırken de bahsetmiştim hatırlarsanız. Guarani Güney Amerika’da Paraguay ve çevresinde İspanyolların gelişinden önce yaşayan halkın adı. Hayli zengin bir mitolojileri var. Dilleri de oldukça ilginç bu arada. Paraguay’da hala çokça bilen ve konuşan insan var Guaraniyi. Zaten Paraguay İspanyolcası Guarani diliyle iç içe. Bu da anlaşılmasını zorlaştırıyor.
Guaranilerin en önemli tanrısı Tupa. Tupa tarafından yaratılan ilk insanlar Rupave ve Supave. İsimleri Guarani dilinde “insanların babası” ve “insanların annesi” anlamına geliyor. Oğullarından Marangatú, Paraguay’ın yedi canavarını doğuran Kerana’nın babası. Kızlarından Porâsy ise hayatını bu yaratıklardan birini öldürmek için feda etmesinden ötürü önemli bir figür.
Tau adlı şeytani ruh, Marangatú’nun güzel kızı Kerana’yı kaçırıp alıkoyuyor. Bu birliktelikten yedi tane lanetli çocuk doğuyor. Biri hariç tümü insan dışı yaratık görünümüne sahip yedi çocuk. Birlikte Guarani mitolojisinin temelini oluşturuyorlar.
1-Teju Jagua: Mağaraların ve meyvelerin tanrısı
Teju Jagua, Tau ve Kerana’nın ilk çocukları. Kertenkele vücuduna sahip yedi başlı bir köpek şeklinde resmediliyor. Gözlerinden ateş saçmasına rağmen zararsız bir yaratık.
2-Mbói Tu’ĩ: Su kanallarının ve su canlılarının tanrısı
Tau ve Kerana’nın ikinci oğulları. Papağan başlı bir yılan görünümüne sahip. Zaten ismi de Guarani dilinde bu anlama geliyor. Devasa bir kafası ve gagası var. Bir de kan kırmızısı çatal bir dili. Korkunç ve kuvvetli bir “gak” sesi çıkararak çok çok uzaklardan duyulabiliyor ve kendisini duyanların içine dipsiz bir korku salıyor.
3-Moñái: Açık arazilerin tanrısı
Moñái’yi de yılan vücuduna sahip fakat başının üstünde anten işlevi gören renkli boynuzlar taşıyor. Antenleri hipnoz gücüne sahip. Moñái hırsızlığın ve hırsızların da korucusu olarak görülüyor ve çaldıklarını bir mağarada saklıyor. Hırsızlıkları ve soygunları köylerde büyük huzursuzluğa yol açıyor ve nihayet köy halkı buna ve diğer kardeşlerinin kötülüklerine bir son vermeye karar veriyor.
Porásy, köylülerle iş birliği yaparak Moñái’ye aşık olmuş gibi davranıyor. Onunla evlenmeden önce kardeşleriyle de tanışmak istediğini söylüyor. Tüm kardeşler mağarada toplandığında düğün seromonisi başlıyor. Yaratıklar içki içip sarhoş olduktan sonra Porásy kardeşleri öldürebilmek için büyük bir kayayla örtülmüş mağaradan kaçmaya çalışıyor. Moñái onu yakalayıp mağaraya geri tıkınca Porásy bağırarak dışarda bekleyen köylüleri uyarıyor ve kendisini feda etmek pahasına mağarayı ateşe vermelerini emrediyor. Porásy’nin bu fedakarlığı onunla birlikte lanetli yaratıkları da öldürüyor ve böylece kötülüğü yeniyor.
4-Jasy Jatere: Siesta (Öğle Uykusu) tanrısı
Kardeşlerin arasında yaratık değil insan görünümüne sahip olan tek kişi Jasy Jatere. Genelde sarı saçlı kısa boylu bir adam ya da çocuk olarak tasvir ediliyor. Çekicilik de Jasy Jatere için kullanılan sıfatlar arasında. Efsanenin bir versiyonuna göre Jasy Jatere öğle uykusuna yatmayan çocukları aramaya çıkıyor ve onları kaçırıp yemesi için kardeşi Ao Ao’ya getiriyor.
5-Kurupi: Cinsellik ve doğurganlık tanrısı
Kurupi, kısa boylu, kıllı, çirkin bir adam olarak betimleniyor. En dikkat çekici özelliği ise belinin etrafına kemer gibi dolayabildiği uzun bir cinsel organa sahip olması. Cinsellik ve doğurganlık tanrısı olarak beklenmeyen ve istenmeyen gebeliklerden sorumlu tutuluyor. Eşlerini aldatan kadınlarca kullanılan bir günah keçisi olması da yaygın bir durummuş.
6-Ao Ao: Tepe ve dağların tanrısı
Ao Ao, koyun vücuduna sahip dev köpek dişleri olan bir yaratık. Etobur bir yaratık olup sadece insanlarla beslendiği söyleniyor. Kendisine öğün olarak seçtiği kişiyi ne olursa olsun takip ediyor ve kaçma şansı bırakmıyor. Ao Ao’dan kaçabilmenin tek yolu ise bir palmiye ağacına tırmanmak.
7-Luison: Ölümün tanrısı
Yaratıkların en karanlık olanı Luison bir kurtadam olarak resmediliyor. Efsaneye göre Tau ve Kerana’nın yedinci ve bu yüzden en lanetli çocuğu Luison. Orijinal efsanede insana, hayvana ya da başka herhangi bir canlıya benzemeyen çirkin, biçimsiz, çürümüşlük ve ölüm kokan bu yaratık Avrupalıların kıtaya yerleşmesinden sonra Avrupa mitlerinin de etkilenerek zamanla kurt adam olarak tasvir edilmeye başlanıyor.
Pombero
Kızların üç kişi biraz zorlanarak da olsa yedi canavarı ve özelliklerini saymayı başarmasından sonra tekrar ilk soruma yani Pombero’ya dönüyoruz. Bak, diyorlar bir anda. Bir dükkanın önüne gelmişiz. Kafamı kaldırıp tabelayı okuyorum. “Pombero”. Bir giyim mağazası, tabi ki bu saatte kapalı. Sonra mağazanın içindeki bir metre boyundaki bir heykeli işaret ediyorlar. Pombero’ymuş o. Kısa boylu uzun saçlı bir adam. Küçülüp anahtar deliğinden bile geçebiliyormuş bu adam.
Başta da dediğim gibi Vero Pombero efsanesinin Paraguay kökenli olmadığında ısrar ediyor. Paraguay’ın tarihinde iki büyük savaş var, biri Paraguay veya Üçlü İttifak Savaşı. Diğeri ise Bolivya’yla yaptıkları savaş. İlki kıtanın gördüğü en büyük ve en kanlı savaş aynı zamanda. Vero, Pombero’nun aslında Brezilya mitolojisinin bir parçası olduğunu fakat bu savaş sırasında yabancı efsanelerden bazı yaratıkların da Paraguaylılarca ithal edildiğini ve Paraguay mitolojisine kazandırıldığını söylüyor. “Yeterince canavarınız olmadığını mı düşünmüşler” diyorum, gülüyor.
Pombero’nun Guarani dilindeki gerçek adı Karai Phyare “Gecenin Adamı” anlamına geliyor. Pombero’nun varlığına olan inanç hala ülkede çok kuvvetli. Gece vakti “gaipten” gelen seslerin, açıklanamayan tuhaf olayların, rast gitmeyen işlerin, durduk yere kaybolan eşyaların kabahati hep Pombero’nun boynuna. “E peki hangi akla hizmet bir mağazaya herkesin bu kadar inandığı kötü bir canavarın adı verilmiş?” diye soruyorum. Pombero illa zararlı olmak zorunda değilmiş, öyle diyorlar. Onunla iyi geçinirsen, sağa sola onun için tütün veya caña (rom benzeri bir alkol) bırakırsan senin dostun olurmuş. Bugün hala Paraguay sokaklarında etrafa sigara paketi, alkol şişesi bırakan insanlar varmış, görürsen şaşırma diyorlar.
Plata Yvyguy
Fransisco Solano Lopez’in kimine göre kendi kimine göre eşi Madame Lynch’in hırsından girdiği Büyük Savaş anladığım kadarıyla Paraguay’a çok kayıplar verdirmiş ve karşılığında yalnızca birkaç yeni yaratık kazandırmış. Plata Yvyguy da onlardan biri. Bu isim “Gömülü Hazine” anlamına geliyor. Paraguay Savaşı sırasında gömülen birçok hazine olduğuna inanılıyor. Ve eğer evinizin içinde zaman zaman görünüp kaybolan başsız beyaz bir köpek görürseniz bu evininizin altında gömülü bir hazine var demekmiş. Paraguay’da hala evlerinin altını kazan yüzlerce insan olduğunu söylesem artık şaşırmazsınız sanırım.
Mala Visión
Efsanenin başında Mala Visión karşımıza güzel mi güzel bir kadın olarak çıkıyor. Kocasınun kendisini aldattığını inanıp kuruntularla deliren bu kadın bir gün kocasını öldürüyor. Daha sonra cesedi bir mağaraya götürüp yapraklar ve dallarla üzerini örtüyor ve ateşe veriyor. Tam yedi gece sonra, fırtanalı bir gecede kocasının bedeni bir anda karşısında belirince kadın korkudan hemen oracıkta can veriyor. İnanışa göre o gün bu gündür, kadının ruhu fırtınalı gecelerde dağlarda dolanıyor ve acılı ve ürpertici çığlıklar atıyor. Mala Visión alımlı, uzun boylu, beyaz elbiseli ışıltılarla çevrili bir kadın olarak tasvir ediliyor.
Gece çığlıklarına üç kere çığlıkla cevap veren insanların kafa taslarını delip beyinlerini kemirerek besleniyor. Kurbanlar ise dilsiz veya ruhsal hastalıklarla baş başa kalıyor.
Loli’nin kedisini yaklaşık bir saat kadar arıyoruz. Hiçbir yerde yok. Yeterince canavardan de konuştuğumuza kanaat getirince eve dönelim diyoruz. Yaratıklardan konuşmak için başka bir zaman bulamamış olmamıza gülüyoruz. Sonraki iki gün Loli çok keyifsiz, üzgün. Ne yapsam bilmiyorum. Kedinin geleceğini düşünmüyoruz. Fakat, iki gümün sonunda eve geldiğimizde kediyle karşılaşıyoruz. Şaşırıyoruz. Kim bilir, bu da belki kayboluşu açıklanamayan tüm şeyler gibi Pombero’nun işidir. Bilmiyorum. En azından tütün ya da alkol bırakmamız gerekmedi bir yerlere diyorum.
Guarani mitolojisi bu efsanelerle sınırlı değil elbette. Ben Paraguay’ın fantastik yaratıklarının en bilinenlerini anlattım. Veró, Nadia ve Loli için bunlar uydurma hikayeler olsa da Paraguay kültüründe hala önemli bir yere sahipler. Örneğin, Uruguay’da otostopta denk geldiğim Paraguaylı şöfor Gustavo, doğrudan bu efsanelere inanmasa da gece bomboş sokaklarda yüksekten gelen koşan at sesleri ve tavuk sesleri duyduğuna, kafasını çevirdiğindeyse hiçbir şey görmediğine yemin ediyor. Ne olduğunu bilmiyorum, belki Pombero’dur belki değil, ama bir şeyler var diyor.
Paraguay’ın küçük kasabalarında insanlara Pombero veya Mala Vision’la karşılaşıp karşılaşmadıklarını sorarsanız pek çok hikaye dinleyeceğinize eminim.