Instagramda herhangi bir gezi sayfasını takip edip de zümrüt bir gölün ardına gururla dikilmiş o meşhur üç kayayı görmüş olmayanınız sanmıyorum ki olsun. Torres del Paine bu üç kayanın adı. Ve bu üç kaya aynı zamanda bulundukları milli parka da ismini veriyor. Torres ispanyolcadaki kule kelimesinin çoğul hali. Paine ise eski yerel dilde mavi anlamına geliyor. Yani bunlar “Mavinin kuleleri” aslında.
Fotoğrafları elden ele, ismi dilden dile dolaştıkça haliyle Torres del Paine pek çok gezginin bucket list’inde yerini almış durumda. “ay çok turistiiiiik” çamur atma timinin eleştirilerinden de doğal olarak nasibini almış olsa da üzgünüm kimse burayı kendi gözümle görmenin her şeye değeceği fikrimi değiştiremez. Değiştiremedi de. Tüm o çılgın fiyatlara, Şili’nin turist sömürme politikalarına, ortalıkta dolaşan bilgi kirliliklerine, ardındaki mantığı hala çözemediğim park kurallarına rağmen yılmadım, her yolu araştırdım ve elimden gelen en ucuz şekilde bu parkı ziyaret ettim. Daha ucuza, hatta illegal yöntemlerle bedavaya parkı gezmek mümkün. Tüm bunlardan bahsetmek için yazıyorum.
Torres del Paine Nerdedir? Nasıl Ulaşırım?
Torres del Paine’ye nasıl giderim sorusunu kafanıza koyduysanız en azından Şili’nin güneyinde, Patagonya’da olduğundan haberdarsınızdır muhtemelen. Milli parkın 1 saat yakınında Torres del Paine adlı bir yerleşim yeri bulunsa da burası o kadar küçük ki -iki üç ev ve bir bakkaldan ibaret sayılır- en yakın yerleşim yeri 2 saat uzaklıktaki Puerto Natales diyebilirim. Hal böyle olunca Puerto Natales’in popülaritesi de fiyatları da coştukça coşuyor tabii. Hiç Puerto Natales’e uğramadan doğruca arabasıyla parka gelip gezip dönenler olsa da büyük çoğunluk önce Puerto Natales’e ulaşıp burada birkaç gün geçirip hazırlıklarını tamamlayıp öyle yollanıyor Torres del Paine milli parkına.
Türkiye’den Şili içi en rahat ulaşabileceğiniz yer şüphesiz Santiago. Aktarmasız uçuş yok, aktarma arttıkça fiyat düşüyor. Arjantin’de bir yere uçup ordan geçmek duruma göre daha avantajlı da olabilir. Eğer Santiago’dan araba kiralayarak gezmeye karar verdiyseniz on numara. Şili’nin köşesini bucağını keşfede keşfede güneye inebilir; Carretera Austral boyunca karşınıza çıkacak manzaraların keyfini çıkarabilir; Villa O’Higgins’e gelince bir anda karayolunun bitmesi sürpriziyle karşılaşabilir ve böylece Şili’nin daha güneyine inmek için Arjantin’in içinden geçmeniz gerektiğini öğrenebilirsiniz. Bakmayın kulağa çılgınca ve zahmetli geldiğine, yaptığınız en keyifli seyahatlerden biri olacağını garanti edebilirim. Söylememe gerek yoktur ama araba kiralamak şart değil tabi ki otostopla da aynı rotayı izlemek mümkün. Üstelik Patagonya’da otostop o kadar kolay ki ben her gün 800-900 km yol alabiliyordum.
Tabi herkesin bu rotayı izleyecek kadar uzun vakti -haftaları- olmayabiliyor. Santiago’dan ya da Arjantin Patagonyası’nın belli başlı yerlerinden bir ömür süren otobüs yolculuklarıyla doğruca Puerto Natales’e kadar gelmek de mümkün. Ama bana sorarsanız bu delilik! Çünkü Santiago’dan Puerto Natales’in sadece 2 saat güneyindeki Punta Arenas’a uçmak otobüslerden çok daha ucuza geliyor. SKYairlines ya da LATAM airlines gibi havayollarından bagaj haksız 30-40 dolara, bagaj dahil 50-60 dolara uçuş bulmak mümkün. Yeri gelmişken LATAM airlines ile ilgili keşfettiğim bir tüyoyu da paylaşayım: bu havayolunun uluslararası değil Şili sayfasını kullanırsanız fiyatlar şok derecede düşüyor. Üstelik Peru gibi bazı Latin Amerika ülkelerinin aksine bu fiyatlardan bilet alabilmek için illa Şilili olmanız gerekmiyor. Ben bu yöntemi kullandım, o yüzden güvenle tavsiye ediyorum.
Her şey tamam, başardınız, Puerto Natales’e geldiniz, tebrikler. Şimdi sırada parka ulaşmak var. Şehirden ücretli transfer ayarlayabilirsiniz. Şili’nin pahalılığı ve paragözlüğü iyice sinirimi bozmaya başladığından ben fiyatlara bakmadım bile. Ama garanti ediyorum ki pahalıdır. Bu otobüsler Puerto Natales’den 7’de kalkıp 9 civarı parka ulaşıyor. Ya da otostopla gidebilirsiniz, burdaki tek sıkıntı çok erken varamayabilirsiniz ve yürüyüşe erken başlayıp kalabalıktan kaçmak istiyorsanız bu sizin için bir dezavantaj olabilir. Buna karşı önerim ise otostopla bir önceki akşamdan parka varıp ertesi gün erkenden yürüyüşe başlamak olabilir.
Torres del Paine: Karın ağrıtan kurallar
Gerçekten internette azıcık araştırmaya girişirseniz 2017 itibariyle parkı gezmenin tam bir karın ağrısına dönüştüğünü fark edeceksiniz.
- Parkın içinde günübirlik kafanıza göre ziyaret edebileceğiniz pek çok yer olduğu gibi iki tane de hayli popüler yürüyüş rotası var. Bunlar W ve O rotaları. W 4-5 gün, O ise 10-11 gün sürüyor ve haliyle parkın içinde konaklamayı da gerektiriyor.
- Parka üç güne kadar çoklu giriş 21.000 CLP. Daha uzun süreli çoklu giriş için daha fazla ödemek gerekiyor. Öte yandan, örneğin 3 günden daha uzun kalacak fakat parkın içinde konaklayacaksanız 21.000 CLP yetiyor. Tabi bu ücretler yabancılara böyle. Şili, turistik yerlerin ücretlerini akıl almaz ölçüde şişirip üstüne bir de yabancılara öyle bir çifte standart uyguluyor ki delirmemek elde değil.
- Ayrıca W her iki ucundan da başlanıp yürünebilirken O sadece saat yönünün tersinde yürünebilir tarzı tuhaf da bir kural var.
- W’nun yürüyüşe başlayabileceğiniz iki ucundan biri Camping Central, diğeriyse Camping Paine Grande. Paine Grande, Pehoe Gölü kıyısında ve burdan gölün diğer ucuna -yani araçla veya otobüsle gelenlerin vardığı uca- ulaşımı sağlayan katamarana da bir 20.000 CLP vermeniz bekleniyor çünkü burası ultra-kapitalist bir ülke. (Bakmayın, Şili’nin turizmine öfkem çok büyük çok).
- Konaklamaya dönecek olursak, Arjantin’deki El Chalten’in yürüyüşlerinin aksine burda tüm kamp alanları paralı. Ve kalacağınız tüm günler için kamp yeriniz ya da refugio (yataklı konaklama seçenekli) rezervasyonunuz yoksa, W veya O rotalarını yapamayacağınızı söylüyorlar.
- Üstüne son iki senedir rezervasyon sistemleri aylar öncesinden internetten açıldığı için kamp yerleri hemen doluyor. Hatta bazen pahalı refugiolar bile doluyor. Ve 5 ay öncesinden tüm işlerini ayarlayıp tatil planı yapabilen, uçakla seyahat ettiğinden hangi gün ve saatte parka giriş yapacağını bile aylar öncesinden bilen zengin turistler parka rahatça doluşurken sırt çantalı ve düşük bütçeli gezginlerin erişimi epey kısıtlanıyor.
- Parktaki kamp yerleri 3 farklı şirket tarafından işletiliyorlar: CONAF (ücretsiz kamp alanları), Vertice ve FantasticoSur. Kamp yerlerinde çadır ve diğer kamp ekipmanlarını kiralamak isterseniz daha fazla ücret ödemeniz gerekiyor.
- Kamp yerleri kotalarının bir kısmını Puerto Natales’teki tur şirketlerine satıyorlar ve son dakika gelip de her yeri dolu bulan gezginler için W veya O rotalarını yapmanın tek yolu bu astronomik fiyatlı turlar gibi görünüyor.
- Bu parayı ödemek istemiyorsanız “olsun sen de üç beş günü birlik yürüyüş yaparsın, o da güzel” tarzı tesellilerle başbaşa bırakılıyorsnuz.
Gelelim Anlatılmayanlara…
- Yürüyüşe başlamayı planladığım tarihten üç gün önce elimde hiç rezervasyon olmadan vardım Puerto Natales’e. Parkın en büyük kamp alanları olan Paine Grande ve Camping Central’de girişime bir gün kala yer bulmayı başarıp birer gecelik rezervason yapabildim.
- W rotası için planladığım toplam süre 4 gündü. Böylece ilk ve üçüncü gün için rezervasyon yapıp diğerlerini de parkta hallederim diyerek yollara düştüm.
- Bi tur da parka giden otobüslere para vermemek için sabah 7 gibi otostopa çıktım. Tabi dezavantajım kalabalıklarla birlikte gezmek oldu bu yüzden.
- Park girişinde size bilet soruyorlar, yoksa alacağınız yere yönlendiriyorlar. Ben bileti alıp sonra camping central’e giden başka bir araca otostop çektim. Otobüsle gittiyseniz de bilet almak için bu noktada inip geri biniyorsunuz. Ama işin aslı bir kere bilet alacağınız yeri gösterdikten sonra kimse alıp almadığınızı sormuyor. Yani parka biletsiz girmek çocuk oyuncağı. Tabi bunun ne kadar etik olduğu tartışılır ama Şili’nin doğaya erişimi bu kadar ticarileştiren iğrenç turizm politikalarının da ne kadar etik olduğu tartışılır. O yüzden kararı size bırakıyorum.
- Bileti alırken bana konaklamayı soran eden olmadı. Sadece camping central’e varmadan önceki bilgi ofisinde sordular. (Park biletini burda da sormuyorlar). Onlara da sadece ilk günkü konaklamamı göstermem yetti. Diğer günler umurlarında olmadı. Burdan günübirlik geldim diyerek hiç konaklama göstermeden de geçebilirsiniz.
- Bir kere parka girdikten sonraysa konaklamanız olmasa da içerde kalmanız çok kolay, çünkü Puerto Natales’deki satış ofislerinde dolu görünen kamp yerleri asla tamamen dolu değil. Örneğin, tanıştığım 4 İspanyol kız reservasyonsuz girdikleri halde Camping Central’dekiler isterlerse kalabileceklerini söylemişti.
- Kalamazsanız derlerse de aklınızda olsun ioverlander’da Camping Central’e 3 km uzakta işaretlenmiş bir wild camping alanı var ve parktaki tüm kamp yerlerinden daha konforlu bir zemine sahip.
- İlk gün Torres del Paine’yi gezdikten sonra ertesi gün konaklamam olmadan Camping Italiano’ya yola çıktım. Neden rezervasyonun yok derlerse cevabım hazırdı: İnternette Paine Grande’de yer olduğunu gördüm, planım oraya varmaktı, ama yolda çok yoruldum, burada kalsam olur mu diyecektim. Hatta garanti olsun diye hava kararmak üzereyken varacak şekilde geç başladım yürüyüşe. Ve doğrusunu isterseniz o kadar zorlandım ki vardığımda gerçekten bir adım daha atacak halim yoktu. Tahmin ettiğim gibi Italiano’dakiler kalmama izin verdi. Böylece en çabuk dolan ücretsiz kamp alanında sorunsuz konaklamış oldum. Üç dört başka gezginden de sıkıntı yaşamadan geç gelip burda kalabildiklerini duydum.
- Üçüncü gün Paine Grande kamp alanında kaldım. Paine Grande kamp alanı dediğim gibi Pehoe Gölü kıyısında ve burdan katamaranla parkın diğer giriş/çıkış noktasına ulaşmak mümkün. İlk gecem için rezervasyonum vardı. İkinci gece içinse planım yürüyüşten son katamaran gittikten sonra dönmekti. Böylece isteseler de beni kovamayacaklardı. Ertesi günse Paine Grande kamp yerinden CONAF administrative center’a yürüyecek ve böylece saçma katamaran ücretini vermeden parktan çıkabilecektim.
- Ne yazık ki üşüttüğüm için ve fırtına başladığı için riske girmedim ve dördüncü günün akşamı katamaranla döndüm. Ama başka arkadaşlarım dediğim şekilde yapıp reservasyonları olmadığı halde “aa tüh feribotu kaçırdık” diyerek Paine Grande’de bir gece daha kaldılar ve ertesi gün yürüyerek çıktılar. Hiç de sorun olmadı.
- Normalde W rotasını 5 gün yapıp bir gece Grey Camping’de konaklayan ve böylece Grey buzuluna daha çok yaklaşanlar da var ama ben Perito Moreno’yu görmüş biri olarak çok da gerekli bulmadım.
- Bu arada kamp alanlarında çok sıkı bir denetim asla yok. Kayıt yaptıktan sonra çadıra yapıştırmanız için bir sticker veriyorlar, bir daha da kimse bir şey sormuyor. Yani kamp alanları için tek kişilik rezervasyon yapıp daha fazla insan aynı çadırda kalabilirsiniz.
- Facebook’taki Güney Amerika gezgin gruplarını takip ederek rezervasyonu olan bir grup bulabilir ve çadırlarında yer varsa kimseye fark ettirmeden tüm parkta bedavaya kalabilirsiniz. Kim bunu niye kabul etsin diyebilirsiniz ama bana mesela otostopta tanıştığım birinden böyle bir teklif geldi çünkü tüm yolu yalnız yürümek istemiyordu. Fakat sonra ben ters istikamette yürümeye karar verdim.
Sonuç olarak 6 ay öncesinden rezervasyon yapmadan, son anda kapıda belirerek W yürüyüşünün yapılabildiğini görmüş oldum. Eksik rezervasyonla O rotasını tamamlayan bir sürü başka gezginle tanıştım. Yürüyüş sırasında aslında hiç para ödemeden parka girmenin ve kamp alanlarında kalmanın da yolları olabileceğini gördüm. Yürüyüşten dönünceyse tüm W’yu 2 günde yapmaya kalkan iki çılgın İspanyol tanıdım.
Uzun lafın kısası, web sitelerinin, turist acentalarının vs. ne söylediği çok da önemli değil. İsteyince her şeyin bir yolu bulunuyor.
Son Olarak: 4 günlük Torres del Paine Rotam
İlk karar vermem gereken şey saat yönüne mi yoksa tersine mi yürüyeceğimdi. Saat yönünde yürümenin avantajı parkın en güzel noktası Torres del Paine’ye ilk gün, enerjinizin zirvesindeyken, eklemleriniz burkulmamışken, ayaklarınız yara bere içinde değilken çıkmak bence. Ayrıca Paine Grande-CONAF Administrative Center arasındaki patika yaz dönemi sadece yukarda yazdığım yönde yürünebiliyor. Yani parktan çıkmak için bu yolu kullanabiliyorsunuz ama girmek için kullanmanız yasak deniyor. Bu yüzden eğer amacınız feribota para vermeyip yürüyerek çıkmaksa Torres’den başlayıp Paine Grande’de bitirmekte fayda var. Ha yasak olmasına rağmen CONAF-Paine Grande yönünde yürüyen bir çiftle de tanıştım, çünkü dediğim gibi isteyince aslında hepsi mümkün ama rüzgardan ötürü bu yönde yürümek ekstra zormuş zaten. Saatin tersi yönde yürümenin avantajıysa en güzelini yani Torres’i sona bırakmak. Gerçekten Torres’ten başlarsam görülecek başka güzel ne kalacak diye endişeliydim ama iyi ki Torres’ten başlamışım. Çünkü öncelikle W rotasının her yeri güzel. İkincisiyse dördüncü güne geldiğimizde artık gerçekten ölüydüm, o haldeyken Torres’e tırmanmaya kalksam nolurdu hayal edemiyorum.
1.gün: Camping Central-Mirador las Torres-Camping Central
Çadırımı kurup tırmanışa saat 10 gibi başladım. İlk gün olduğum için enerjim epey yerindeydi ve CONAF’ın haritalarında tek yön 4 saat gösterse de hemen hemen 3 saatte tepeye ulaştım. Yer yer o kadar rüzgarlıydı ki uçmamak için kayalara tutunmam gerekti. Son 1 km ise en dik ve zorlu kısımdı. Genelde bir yerin bu kadar çok fotoğrafını görüp bu kadar çok hayalini kurunca insan hayal kırıkkığına uğramaktan korkuyor.
Ama Torres del Paine tüm hayallerden daha güzeldi. Kamp alanına döndüğümde çadırımı rüzgardan savrulmuş 10 metre ilerde dağılmış buldum. Bu da bana ders oldu, sonrasında hep çadırın içine ağır taşlar koymayı ihmal etmedim.
2.gün: Camping Central-Camping Italiano
Gece o kadar sıcak geçti ki bunca kıyafeti boşa mı taşıdım diye düşünmeden edemedim. Camping Italiano’ya beni kovamayacakları bir saatte varacak şekilde öğlen 1’e doğru yola çıktım. Yol CONAF’ın haritasında 7 saat görünüyordu ama hiç de öyle olmadı. Benim için açık ara W’nun en zor günüydü. Konuştuğum başka insanlar için de biraz böyleymiş çünkü kamp yeri değiştirdiğimizden tüm çantalarla, ekipmanlarla birlikte yürümek gerekiyordu. Ben fazla ağırlığa gelemeyeceğimden 20 litrelik bir sırt çantası ve ayrıca bir yemek çantasıyla girmiştim parka.
Epey az yemek aldığımı da söylemeliyim. Tüm yemeğim yukardaki fotoğraftı. Yolda İspanya’da yaşayan Şilili bir aileyle tanıştığımda hem inip çıkmaktan bitmiş haldeydim hem de yemeği idareli kullancam diye aç gezmekten bayılacak haldeydim. Bana hem gıda hem moral takviyesi yapmasalar ve yola beraber devam etmesek ikinci günü asla bitiremezdim. Üstüne yolun devamında bizimle aynı bitiklikte Şilili bir çiftle daha tanıştık. Alejandra ve Juan Pablo kocamam 60-70 litrelik çantalarla sabah 9’dan beri yürüyorlarmış. Onların da katılmasıyla 7 kişi epey şen şakrak yola devam ettik. Ve hali hazırda ölü olmamızın manzaranın keyfini sürmemize engel olmasına izin vermedik.
Kamp alanına 9 gibi vardık ve ben rezervasyonum olmadığı halde Camping Italiano’da kalmak için izin kopardım. Vadide yer aldığından bu kamp alanı nispeten daha serindi.
3.gün: Camping Italiano-Mirador Frances-Camping Paine Grande
Sabah erken kalkıp yolun en dik kısımlarından biri olan Fransız Vadisi’nde yürüyüşe başladık. Neyse ki mesafe kısaydı ve eşyalarımızın büyük kısmını Camping Italiano’da bırakabilmiştik.
Biz, Carol, Robert ve çocuklar ile Mirador Frances’e kadar çıkıp döndük. Yani W’nun ortasını biraz kısa tutmuş olduk. Alejandra ve Juan Pablo ise Mirador Britannico’ya kadar çıktılar. Onların ve diğer yürüyüşçülerin anlattıklarından anladığım kadarıyla Mirador Britannico her yere panoramik baksa da göl manzarası anlamında Mirador Frances daha etkileyiciymiş.
Camping Italiano’dan eşyaları aldıktan sonra Camping Paine Grande’ye yola koyulduk. Burası W’nun en düz ve en kolay kısmıydı fakat Carol, Ailyn ve benim ayakkabılarımız ayak parmaklarımızı ezmeye başladığından acıdan kıvranarak, topallayarak ve bolca mola vererek yürüme zorunda kaldık. Öyle ki Camping Paine Grande’ye varınca ilk işim ayakabıları fırlatmak oldu.
Camping Paine Grande’nin perdesiz duşlarından da bahsetmezem olmaz. Tabi başka zaman olsa “did you assume my gender”, “did you assume my sexual orientation” tarzı sosyolojik duyarlar kasmadan duramayacak ben, sosyologluğumu dışarda bırakıp paşa paşa duşumu aldım. Duştan çıkmamla da yağmura yakalanmam bir oldu.
4.gün: Camping Paine Grande-Glacier Grey-Camping Paine Grande
Paine Grande’de gece boyu o kadar üşüdüm ki yanıma aldığım tüm kıyafetleri giymem gerekti. Hatta biraz üşütmüş olmalıyım ki Glacier Grey’e yürürken hala üstümdeki üç kat kıyafeti üstümden çıkaramıyordum. Yürüyüşe sabah 6 gibi başladık.
Dinlenerek 4 saatte Grey Camping’in 1 km uzağındaki Mirador Grey’e vardık. Ayakkabının vurduğu yerler artık o kadar alışmıştı ki acımıyordu bile. Ama bu sefer de iki hafta önce burktuğum dizim ağrımaya başlamıştı. Yine de ben iyi durumdaydm sanırım çünkü Carol ayak parmaklarının acısından neredeyse hiç yürüyemiyordu. Bir de yağmur ve fırtına başlayınca geride kalanları beklemek epey zorlaştı çünkü durduğumuz an donuyorduk. Öyle olunca Alejandro, Juan Pablo ve ben çocuklarla birlikte durmadan kamp yerine devam ettik. Amacımız Carol ve Robert gelene kadar çadırları toplayıp son feribota yetişmekti.
Halihazırda donduğumdan ve gece giyecek başka katım da kalmadığından ben de onlarla feribota binmeye karar vermiştim. Böylece hızlıca toparlanıp feribotla Paine Grande’den ayrıldık. Karşı limana varınca vedalaştık ve ben otostopla Puerto Natales’e döndüm.
İşte 4 günlük Torres del Paine maceram böylece bitmiş oldu. Yolda, hele de en yorgun anlarımda, isyan dolu instagram storyler atsam da, herkes yapabilir diyenlere inanmayın kondisyon şart desem de işin aslı herkes yapabilir W’yu dostlar. Ben yaptım. Ayrıca Carol ve Robert’ın 11 yaşındaki oğullarının yapışına şahit oldum. Hatta itiraf edeyim biraz da bunun gazıyla tamamladım belki yolu.
Yine tek çıkıp epey kalabalık döndüğüm yolculuklardan bir oldu anlayacağınız. Ve bu yazıda bir ton saçma kurala ve az bilgiyle sizi caydırmaya kalkacaklara rağmen parka nasıl girip tadını çıkarabilirsiniz öğrendiğim kadarıyla anlatmaya çalıştım. Maviye ait bu üç kule sizin de hayalleriniz arasındaysa peşlerinden gidin, taa ki çıkıp karşılarına dikilinceye dek. Ve peşinden gitmeye bir kere başladığınızda eminim bu saydıklarım dışında alternatif pek çok yol daha keşfedeceksiniz Torres del Paine’ye uzanan.